Biz Derken

     Katlanamamazlığın zirvesindeyiz. Milyonluk koca şehirde sanki tek başımıza yaşıyoruz. Öyle veya böyle var olan her şey sanki sadece bizim için yaratılmış. Telefonumuzda çalacak bir sonraki şarkıyı düşünürken, yanıbaşımızda yolculuk eden bir insanı keşfetmek hiçbir zaman cazip gelmiyor. Öyle ki; metroda on dakika çevrim dışı kalmaya katlanamıyoruz. Hem katlanamıyoruz hem de o boş zamanlarımızı şeker patlatarak değerlendiriyoruz. Ne kadar da tasarrufluyuz?

 Elimizdeki avucumuzdakini tüketmeye alışmışız . Peki ya ulaşamayınca ? O zaman serzenişlerimizi şaha kaldırıyoruz:“lanet olsun bu kapitalst sisteme” diye. Bu olayın da öyle arkadaş ortamında, sohbet muhabbet ederken olduğunu sanmayın ha! Sadece yüz kırk karakterle... O sınırlı karakterle canına okuyoruz bu kokuşmuş sistemin. Ana avrat düm-düz senin anlayacağın.

Katlanamıyoruz dedim ya. Öyle cidden. İnsanlara ikinci bir şansı vermiyoruz. Bunun yanında teşekkür etmeyi de bilmiyoruz. Peki biz neyi biliyoruz? Söyleyeyim mi? Bak kardeşim biz şimdi siyaseti çok iyi biliyoruz. Hem de öyle böyle değil! Bir sorun mu var çözüm bulmakta üzerimize yoktur. Biri yolda bayıldı mı, hepimiz doktoruzdur. Bir kuyruk sırasında hepimizin dayısı vardır. Ayrıca biz insanlar olarak tüketmeyi çok iyi biliriz. Bir evimiz bir arabamız  varken ikincisi olsun isteriz. Biz sistemin yanlışlıklarını da çok iyi biliriz. Hele spor! Deme gitsin...Bir antrenöre gerek yoktur, biz kendimiz yönetebiliriz takımları. Bunun gibi bir çok örnek. Gördüğünüz gibi baya iyiyiz yani.

Peki biz ne için yaşıyoruz ? 
Senede bir defa yazlıkta birkaç hafta tatil yapmak, 
Çocuklara miras bırakmak, 
Yediğimiz yemeklerin fotoğrafını paylaşmak , 
Gittiğimiz mekanlarda check-in yapmak, 
Tüm hafta çalışıp haftasonu öğleye kadar uyuyarak haftanın yorgunluğunu çıkarmak 
veya orda burda selfie çekinmek  için mi yaşıyoruz? 
Açıkçası bilmiyorum. 
Bilmek de istemiyorum. 
Tek korkum ileride bir gün kendimizi tüketmeyi de öğreneceğiz.

Yorumlar

Sevilenler