Tarihe Saygı Mı?
İstanbuldan yola çıkıyoruz, tarihi toprakları ziyarete. O kadar ziyaret edilecek yer var ki, Malkara, Keşan'dan sonra başlıyor; Gazi Süleyman Paşa'nın mezarı, Eceabat şehitlikleri,
Kilitbahir 'den seddülbahire, seddülbahir'den Anafartalara tüm şehitlikler, kaleler,tabyalar...
İlk hedef, Gelibolu yarımadasının Bolayır kasabasında bulunan Gazi Süleyman Paşa mezarı. Bir sonraki hedef ise benim merakla beklediğim bir yer.
Öncelikle bu yer hakkında küçük bir geçmişe gezinti yapacağım:
( Yıllar önceydi, tarihini tam hatırlayamasam da, ortaokul zamanlarında olması kuvvetle muhtemeldi. Tarih dersindeyiz, tabi o zamanlar adı sosyal bilgiler. Hoca, Osmanlı Beyliğinin kurulmasından bil itibar anlatıyor. Ertuğrul gazi'den tut Orhan gaziye, Osman gaziden tut Gazi Süleyman paşa'ya her türlü teferruattan bahsediyor. Neyse, Osmanlı Beyliği gün geçtikçe genişliyor ve yeni topraklar fethediyordu. Tarih bilgim pek iyi değildir, ancak bir olay var ki; bir İstanbul'un fethi, bir malazgirt meydan muharebesi'nin kazanılması kadar önemli olmasa da, Osmanlı Devleti için çok önemli bir hadise. Gazi Süleyman paşa'nın Bizans imparatoruna yardımı karşılığında jest olarak aldığı Çimpe kalesi. Bu kaleyi hiç unutamadım. Çok önemliydi, çünkü Rumelideki ilk toprağımızdı! Ve trakyada fethedilen bir çok yer için üss olarak kullanılmıştı. Niyedir bilinmez ama o zamanlardan adı aklımda kalan nadir kalelerdendi Çimpe kalesi. Bu yüzden bu yaşıma kadar görmeyi en çok istediğim ancak bir türlü göremediğim bir kaleydi. )
İşte ikinci hedefimiz Çimpe kalesiydi. Bolayır kasabasında, yerel halktan bir amcaya nasıl gidebileceğimizi sorduğumuzda, Amcanın yüzündeki ifadeyi görmeliydiniz. Sanki sessizce "Deli misiniz siz, yıllardır kimse gelip gitmez o kaleye" der gibiydi. Az biraz bekledikten sonra " şu yoldan düm düz gidin 3-4 km sonra ulaşırsınız. Ancak yol toprak yol ve çamur olabilir, arabayla gidemeyebilirsiniz" dedi. Amcaya
teşekkür ettikten sonra yola koyulduk. Şansımızdan çamur pek yoktu ve O çok merak ettiğim Çİmpe kalesine ulaştık. Araçtan indiğimle kaleye doğru koştum. Kendi çapımda çok merak ediyordum. Kalenin
merdivenlerinden çıktığımda gördüğüm manzara karşısında sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.
Yıllardır merak ettğim o Çimpe kalesi karşımdaydı fakat boynu bükük ve bir başına. Kale surları içerisinde ağaçlar çalılar bitmiş ve söylemeye dilim varmıyor ama çöplüğümsü bir haldeydi. Bir tilki o çalılıklar
içerisinden bana bakıyor ve sanki niye geldiğimi soruyordu. İnanamadım, merdivenlerden inip, odalarını gezmeye başladım. Bir çöküntü daha ! İnsanlar piknik yapacak başka yer bulamamış sanki "tarihi mekanda piknik" yapmışlar! Plastik tabak çatal, kaşık... ne ararsan var. Hayvan pislikleriyle insan çöpleri de cabası...Duvarları çökmüş, nemden girilmiyor bile bazı odalarına...
Boynu bükük ayrıldım oradan ve O an bir kez daha anladım ki, tarihimize hiç bir zaman hakettiği saygıyı veremeyeceğiz...
Bunu üzerine kalenin restorasyonu için herhangi bir girişim olup olmadığını araştırdım. Bir Edirne milletvekili, çok şükür ki durumu Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmiş ve restorasyonu için istekte bulunmuş. O milletvekili dilekçesinde;
Turizm Bakanlığından cevap olarak :
Anlaşılan biz daha çooook ödenekler bekleyeceğiz... İlginç bir konu ise şu;
"...ilerleyen yıllarda değerlendirmeye alınarak turizme kazandırılması planlanmaktadır"
Yani yapılan şey TARİH'E SAYGI için değil, turizm için...
Kilitbahir 'den seddülbahire, seddülbahir'den Anafartalara tüm şehitlikler, kaleler,tabyalar...
İlk hedef, Gelibolu yarımadasının Bolayır kasabasında bulunan Gazi Süleyman Paşa mezarı. Bir sonraki hedef ise benim merakla beklediğim bir yer.
Öncelikle bu yer hakkında küçük bir geçmişe gezinti yapacağım:
( Yıllar önceydi, tarihini tam hatırlayamasam da, ortaokul zamanlarında olması kuvvetle muhtemeldi. Tarih dersindeyiz, tabi o zamanlar adı sosyal bilgiler. Hoca, Osmanlı Beyliğinin kurulmasından bil itibar anlatıyor. Ertuğrul gazi'den tut Orhan gaziye, Osman gaziden tut Gazi Süleyman paşa'ya her türlü teferruattan bahsediyor. Neyse, Osmanlı Beyliği gün geçtikçe genişliyor ve yeni topraklar fethediyordu. Tarih bilgim pek iyi değildir, ancak bir olay var ki; bir İstanbul'un fethi, bir malazgirt meydan muharebesi'nin kazanılması kadar önemli olmasa da, Osmanlı Devleti için çok önemli bir hadise. Gazi Süleyman paşa'nın Bizans imparatoruna yardımı karşılığında jest olarak aldığı Çimpe kalesi. Bu kaleyi hiç unutamadım. Çok önemliydi, çünkü Rumelideki ilk toprağımızdı! Ve trakyada fethedilen bir çok yer için üss olarak kullanılmıştı. Niyedir bilinmez ama o zamanlardan adı aklımda kalan nadir kalelerdendi Çimpe kalesi. Bu yüzden bu yaşıma kadar görmeyi en çok istediğim ancak bir türlü göremediğim bir kaleydi. )
İşte ikinci hedefimiz Çimpe kalesiydi. Bolayır kasabasında, yerel halktan bir amcaya nasıl gidebileceğimizi sorduğumuzda, Amcanın yüzündeki ifadeyi görmeliydiniz. Sanki sessizce "Deli misiniz siz, yıllardır kimse gelip gitmez o kaleye" der gibiydi. Az biraz bekledikten sonra " şu yoldan düm düz gidin 3-4 km sonra ulaşırsınız. Ancak yol toprak yol ve çamur olabilir, arabayla gidemeyebilirsiniz" dedi. Amcaya
teşekkür ettikten sonra yola koyulduk. Şansımızdan çamur pek yoktu ve O çok merak ettiğim Çİmpe kalesine ulaştık. Araçtan indiğimle kaleye doğru koştum. Kendi çapımda çok merak ediyordum. Kalenin
merdivenlerinden çıktığımda gördüğüm manzara karşısında sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.
Yıllardır merak ettğim o Çimpe kalesi karşımdaydı fakat boynu bükük ve bir başına. Kale surları içerisinde ağaçlar çalılar bitmiş ve söylemeye dilim varmıyor ama çöplüğümsü bir haldeydi. Bir tilki o çalılıklar
içerisinden bana bakıyor ve sanki niye geldiğimi soruyordu. İnanamadım, merdivenlerden inip, odalarını gezmeye başladım. Bir çöküntü daha ! İnsanlar piknik yapacak başka yer bulamamış sanki "tarihi mekanda piknik" yapmışlar! Plastik tabak çatal, kaşık... ne ararsan var. Hayvan pislikleriyle insan çöpleri de cabası...Duvarları çökmüş, nemden girilmiyor bile bazı odalarına...
Boynu bükük ayrıldım oradan ve O an bir kez daha anladım ki, tarihimize hiç bir zaman hakettiği saygıyı veremeyeceğiz...
Bunu üzerine kalenin restorasyonu için herhangi bir girişim olup olmadığını araştırdım. Bir Edirne milletvekili, çok şükür ki durumu Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmiş ve restorasyonu için istekte bulunmuş. O milletvekili dilekçesinde;
Turizm Bakanlığından cevap olarak :
Anlaşılan biz daha çooook ödenekler bekleyeceğiz... İlginç bir konu ise şu;
"...ilerleyen yıllarda değerlendirmeye alınarak turizme kazandırılması planlanmaktadır"
Yani yapılan şey TARİH'E SAYGI için değil, turizm için...






Yorumlar
Yorum Gönder